RABİA ŞAHAN
Tabiri caizse; kayırmak, dışlamaktan korkup iyi niyetini açığa vurmak için çabalanan bir anlam kazanmaya başlamış bir kelime: Pozitif ayrımcılık.
Bu söz anlamının dışında, hayatın içinde yuvarlanmış, altına sığınılarak işin içinden sıyırılmak içinde kullanılmış. Hayatlarımıza bu sözü oturtmaya çalıştıkça anlam kaymaları kaçınılmaz olmaya başladı.
İyi niyet elçisi mi, hümanist bir savunucu mu?
Savunucu iseniz kimi, neye karşı ve ne için savunuyorsunuz?
Kadını; topluma, cinsiyetlere, devletlere, kişilere karşı savunmak.
Korunma ihtiyacı, çağlar boyunca var olan güvenlik problemlerinden dolayı çıkmışsa da asıl problemin ana etkeni, insanlıktır.
Pozitif veya negatif var olan ayrımcılık sözü:
Toplumsal baskılardan mı?
Var olan zihniyetin güdümünden mi?
Radikal olarak atfedilen rolleri dayatılmasından mı doğdu?
Doğumla birlikte yeniden dirilen kadın bu düşüncenin yansımasıyla büyür, değişim için direnir ve mücadelenin sonunda yine köşeye doğru itilip, ötelenmeye, unutulmaya çalışılır.
‘Yapamazsın!’ Ne ağır bir kelime, ilk adımlarla birlikte koruma mekanizması düşüncesiyle önce ebeveyn, sırasıyla eş, arkadaş ve herkesin cesaretlerimizi, özgüvenlerimizi yıkmak için kullandıkları emir.
‘İş, aş, eş’ bu döngüde, hayatınızın içine ne kadar hayal sıkıştırırsanız sıkıştırın ama sıralamayı bozmak, müdahale etmek, sorgulamak bizlerin bu düzende hayatta kalmasını zorlaştırıyor. Aksine döngüdeki asıl söz sahibi kim; ben miyim, yoksa benim yerime düşündüğünüzü sandığınız sizler mi?
İş için okumak, aş için çalışmak, eş içinse mantık-kalp dengesini sağlamak düzenin değişmez noktalarıdır, oynadığınız senaryoda en zor mesele bu üç önemli olayı kadın olarak hayatta kalarak yaşamaktır.
Sizlerin düşüncesiyle ‘Karılık ve doğurmak görevi’ kimin en derin yarası olmuştur?
‘Otur, itaat et ve sus’ kölelik sisteminin günümüze yansıması olarak mı düşünmeliyiz yoksa bu da kadına çocukluğundan itibaren dayatılmış bir inanç mıdır?
Kızlık, kadınlık, annelik, karılık bir cinsiyete kaç kelime yaftaladık ve sıralamasını bile yadırgamadan en iyi şekilde oynamaya devam ettik. Uçurumun kenarında aşağıdakilerin hayatı hakkında söz sahibi oldukça, sistemin içinde boğulduk.
Ah uçurumlar, eşsiz çığlıklara sahne olmuş, yakarış ve vedaların yeri.
Kurtulanlara ne mutlu, mücadele edenler için engebeli ve ölenler ise çoktan unutuldu.
Aile planlamasını kişilere yükleyip, söz sahibi olmalarına seyirci kaldık. Bedenimizin çürütülmesine, ruhumuzun emilmesine boyun eğdik.
Ne kadar çok çocuk doğurduk, bir o kadar da toprağa emanet ettik, sustuk.
9 aylık mucizevi gebeliklerin sonunda doğum yöntemlerimize karar verildi, sütümüz ayrıştırıldı, anneliğimiz yarıştırıldı, kısır denilip kapıya atıldı, hasret çeken annelerin feryatlarına kulaklarını tıkadılar. İşi, mesleği, başarısı, dik duruşu, hayalleri, ismi unutuldu ama kadın cinayeti olarak eklendi listeye.
Kendi adaletlerini sağlayanların dünyasında yaşamanın bedeli oldu “cinsiyet”.
Yetmedi, cinsiyeti de kendi içinde ayırdılar göz yumuldu, bedenler konuşuldu, kıyafetler eleştirildi.
Hikayenin sonunda çirkin ve güzel ayrıştırıldı paraya ve adalete boyun eğdi.
Herkesi büyülü şatolarında karanlık zindanlara tıkıştırdılar.
3 maymun rolünü oynamıştı bile.
Galip gelen yok, mağlup olanlar yaralı, seyirci ise hezeyana uğrayan yarışı izlemeye devam ediyor.
Din propagandası altında zihniyetlerini sıkıştırıp,
“Oku” emrini görmezden geldiler.
Akıl etmediler mi?
Sorgulamayan, konuşmayan, bacaklarını kapatıp, dizlerini kırıp penceresi olmayan bir evin içinde gelinlik giydirilip, geleneklerin altına saklanıp mahkumiyete sürüklendiler.
Fiziksel güç ve atfedilen rolleri ayrıştırıp, cinsiyeti ile damgalanıp, ego savaşının içine çekilmeye sürüklenen kadınlar…
Narsist kimlikler, bir takım elbise ve bir kravat, tahrik edildim, nefsime yenildim diyen erkekler…
Beden, ruh, hayat, hayaller uğruna insan gibi yaşamak için hayatta kalmak istediler.
Bu kaos tek bir cinsin üzerine yıkılmak istenirken; pusuya yatmış, öldürmek için bekleyen ve ilkel benliklerini düşünen tek bir zihniyetin kendisiyle olan hırs ve güç tatmini savaşı haline döndü.
Dil, din, ırk, renk ayrımına yeni tabir ekleyip cinsiyeti de araya sıkıştıran biz “insanoğlu”…
Sonu gelmeyen cenazelerin üzerine toprak atmaya, unutmaya, sindirmeye üzerini mermerle kapatıp mezarlar yapmaya devam ettiğimiz için:
Hakim mi, katil miyiz?
Rabia Şahan
28 Ağustos 2022 Kurtalan